ardından kalanların bir kısmını daha akıttım bu gece boğazın serin sularına.. bitmemiş nefretim, hınçlarım.. ben farketmeden oynanıyormuş bu tetris, oyunun içindeki oyunmuş meğersem.. yaşananlar, hepsi gözlerimden boğaza aktı bu gece.. burnumda sümüğümle buluştu, dilimin ucuna vardı. Ekşiymiş tüm olanlar, kayıp gitti boğaza doğru. çıkardım peçetemi, sildim burnumu. bitmemiş ama, hala bitmemiş, şimdi kalanını çıkaracağım, burnumu çekmeyip, sümküreceğim...
Bütün utangaçlığımla, seviyesizliğimle, en adi tarafımla küfredeceğim size ey şerefsizler! Görüyor musunuz şu yandaki resmi? Görüyor musunuz ey yobazlar! ey din tüccarları! bire dümbükler! bire aşağılıklar! Görüyor musunuz! Bu çocuk kadar olabildiniz mi hiç bir zaman? Bu çocuk kadar doğal kalabildiniz mi? Gerçekçi olabildiniz mi? Bizden diyebildiniz mi? Ey adiler! Şu çocuk kadar temiz misiniz? Bre pezevenkler, şu çocuk kadar dünyayı sevdiniz mi! İnsanları sevdiniz mi! Bu benim yeğenim. Ona baktıkça eriyorum günden güne, ağlıyorum, siz ağlayabildiniz mi lan eyy din satıcıları, yozlar, tanrısızlar! Kullandınız ulan beni, yeğenimi de kullandınız! Ne istediniz lan benden! Neeee! Ne istediniz yeğenimden! Neyimizi vermedik ulan size! Kendimiz için ne istedik! Ama siz, bire kahpeler, bire bu oyunu oynayanlar, sizler hep istediniz, kendinizi göklere çıkardınız, hep kendinize istediniz. Bencilsiniz ey kahpeler! Kendi huzurunuzdan, kendi mutluluğunuzdan başka bir şey istemediniz! Bir gün olsun sevdiniz mi! Bir gun olsun! Hayatımı çaldınız ibnetörler! Sevdiklerimi çaldınız şerefsizler! Bütün sümüğümü yüzünüze fırlatiyorum!
Hala ekşi her şey, seviye düştükçe sıradanlaştı kelimeler, adileşti cümleler, an be an eridi bu adam. Hiç sorun değil. Bu son! Buraya kadar. Hepinizin suyuna turp suyu sıkayim! Beş para etmez herifler, kadınlar. Azıcık utanın da, biraz titreyin. Biz kimseye git demedik, kovulan olduk. Sevdik, satılan olduk. Bitti artık ey yavşaklar! Size karşı bu kadar adiyim, bu kadar utanmazım, bu kadar da kötü konuşuyorum ey yobazlar! Bitti. Masalın sonu geldi, ne arayın ne sorun beni. Gidin uzaklarda, yakınlarda aşık olun birilerine, sevgi cümleleri kurun, sevişin, koklaşın. Ekşi ekşi yaşananlarınıza biraz olsun insanlık ekleyin bre hayvanlar!
Burada yazılanlar bir çok şeyin kısa yoludur, tembelliktir, adiliktir, seviyesizliktir, adam üzmecedir, silmecedir, isyana doğumdur, dünyaya hayvanca bakmaktır, bebek kadar olamamaktır.
Özür diliyorum ey insanlar, insan bildiklerim. Utanıyorum kendimden ve de yeğenimden. Ama bu sondu, ardından kalanların son kısmını da bıraktım boğazın derinliklerine böylece..
Bir fırt daha çekti sigarasından.. Bakarken üstünden arabaların geçtiği meyhanenin yanıp sönen ışıklarına, sarıldı yanında dizini sıvazlayan gelinciğe. Bir fırt daha çekti sigarasından, bir damla daha bıraktı, ekşiydi, ekşiydi, meğersem hep ekşiymiş, düzmeceymiş, oyunun içinde oyunmuş ardından kalan. esnedi, iyice esnedi, bütün nefesi burnundan çekti, kapattı günlüğünü.
5 yorum:
oyunun içinde oyun...
yazmak istediğimbu değildi aslında, ama bana ender bir bakış açısı daha kazandırdınız Tetris'ten sonra. Oyunun içinde oyun, oyuna ayak uydurmak da bir oyun.
Tatar Ramazan'ın bir repliği geldi aklıma, bu yazıya ilişkin:
-Benim adım Tatar Ramazan! Ben bu oyunu bozarım!
bu oyun bozulmaz... bozduğumuzu düşündüğümüz noktada yeni bir oyun başlar:)
peki bu oyunu hep kim kurar? oyunlar kendimi başlar?
hayat bir oyun ve içinde bizlerinde küçük oyunları var:)
Yorum Gönder